TÜPRAŞ İŞÇİLERİNİN TALEPLERİ MECLİS GÜNDEMİNDE

Emek Partisi (EMEP) Genel Başkan Yardımcısı ve Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca, bir araya geldiği TÜPRAŞ işçilerinin taleplerini Meclise taşıdı.

TÜPRAŞ İŞÇİLERİNİN TALEPLERİ MECLİS GÜNDEMİNDE
11 Temmuz 2023 - 21:34
Karaca, TÜPRAŞ işçilerinin ücretlerinin yoksulluk sınırının üstüne çıkarılmasını ve tehlikeli iş kolunda çalışan işçiler için işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmasını istedi.
AKP’nin iktidara gelir gelmez özelleştirdiği, Koç Holdingin sahibi olduğu, Batman, İzmir Aliağa, İzmit, Kırıkkale’de dört rafinerisi bulunan TÜPRAŞ’ın her yıl rekor seviyelerde kâr açıkladığına dikkat çeken Sevda Karaca, “TÜPRAŞ 2022 yılında bir önceki yıla göre net satış gelirlerini yüzde 215.9 artırarak 481 milyar 765 milyon liraya çıkardı. 2022 yılında da bir önceki yılda olduğu gibi Fortune 500 Türkiye listesine ikinci sırada giren TÜPRAŞ, net kârı ve cirosuyla dünyanın 30. Avrupa’nın 7. büyük şirketi. Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşu ve kimyasallar kategorisinde ülkenin ihracat şampiyonu” dedi.
ÜCRETLER AÇLIK SINIRINDA
TÜPRAŞ’ın sadece bir işçinin emeğiyle yaklaşık 4 milyon TL kâr elde ettiğini belirten Karaca, işçilerin gözünün ise iyileştirme zammında olduğunu aktardı. 2019 yılında yüksek hakem heyeti ve Koç Holding iş birliğiyle, güvenilirliği tartışılan TÜİK’in enflasyon rakamlarının yarısına mahkum edilen TÜPRAŞ işçilerinin ücretlerinin bugün açlık sınırında olduğunu vurgulayan Karaca, “2000’li yıllarda yaklaşık yedi asgari ücret tutarında ücret alan TÜPRAŞ işçileri, yıllardır ‘Maaşlarımız eridi, geçinemiyoruz’ diyerek isyan ediyor ve feryadını ne patron duyuyor ne de yetkili sendika. Açlık sınırında ücretlerle çalışan TÜPRAŞ işçileri ek zam istiyor” ifadelerini kullandı.
YOKSULLUK SINIRININ ÜZERİNDE ÜCRET
Kullandığı tüm ifadeleri TÜPRAŞ işçileriyle birlikte hazırladıklarını belirten Karaca şöyle devam etti: “TÜPRAŞ işçileri insanca yaşayacakları bir ücret istiyorlar, ücretlerinin yoksulluk sınırının üstüne çıkarılmasını talep ediyorlar. İşçiler, Koç Holdingin ve TÜPRAŞ yönetiminin kendilerini düşük bir zam beklentisine ikna etmeye çalıştığını belirtiyor. TÜPRAŞ işçileri ise ‘TÜPRAŞ’ın son üç ayda yaptığı kâr 6.4 milyar TL. Bu kârı yaparken, aylardır eleman eksikliğinden dolayı fazla mesai ile çalıştırılan bizlerin emeği var’ diyor. Bakın, TÜPRAŞ’ta güvenlik biriminde 2010 yılı sonrası işe giren bir işçinin eline aylık 14 bin 200 lira brüt maaşından Koç Vakfı ve sendika aidatı kesintilerinden sonra sadece 10 bin lira geçiyor. Yine işletmelerde, sahada çalışan 2007 tarihinde işe başlayan bir işçinin aylık brüt ücreti 19 bin 700 lira iken kesintilerle elinde kalan 14 bin 750 lira gibi bir tutar oluyor. Nasıl geçinsin TÜPRAŞ işçisi, ne yesin içsin, kirasını nasıl ödesin?”
‘YOĞUN ÇALIŞMA RİSKİ ARTTIRIYOR’
TÜPRAŞ’ın tehlikeli çalışma grubunda yer alan bir işletme olduğunu hatırlatan Karaca, “TÜPRAŞ işçisi birçok kimyasalın bulunduğu gazlı ortamın tam içinde çalışıyor, her nefesinde bu kimyasalları soluyor. Hastalık kol geziyor işletmelerde. Rafineride en ufak hata, ölümlü iş kazalarıyla sonuçlanabilecekken, yıl içinde defalarca yangın ve patlama meydana geliyor. Deneyimli çalışanlar sayesinde profesyonel müdahaleler yapılabiliyor ve işçiler çoğu zaman canları pahasına müdahalelerle olası büyük patlamaların önüne geçiyor. Tecrübeyle müdahale edilemeyen herhangi bir patlama, kontrol altına alınamazsa rafinerinin bulunduğu ilçedeki binlerce insanı ve sanayi kuruluşunu yok edecek güçtedir. Psikolojik, ekonomik olarak yorgun düşen işçilerin talepleri karşılanmazsa, işçiler mobbingle, baskıyla, düşük ücretlerle çalıştırılmaya devam edilirse bu gibi kazaların yaşanması sürpriz olmayacaktır. Nitekim 2017 yılında yaşanan patlamada 4 taşeron işçi yaşamını kaybetmiş, dönemin AKP’li bakanı TÜPRAŞ önünden ‘Her şey yolunda, üretim devam ediyor’ diyerek o yıl kârını 11 kat arttıran Koç Holding için de kendileri için de işçinin canının kıymeti olmadığını teyit etmişti” dedi.
‘GREV HAKLARI DAHİ YOK’
İşçilerin, üyesi oldukları Petrol-İş yöneticilerinin de kendilerini dinlemediğini aktardığını söyleyen Karaca, TÜPRAŞ işçilerinin grev haklarının dahi olmadığına dikkat çekti. AKP iktidarının ‘yerli ve milli’ söylemleriyle temsil ettiği sermaye sınıfının çıkarlarını öncelediğini vurgulayan Karaca, “AKP döneminde devlete ait ya da devletin ortak olduğu işletmelerin yaklaşık dörtte üçü satıldı. İş Yasası’ndan Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’na, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Yasası’ndan Sosyal Sigortalar Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na kadar tüm koruma kanunlarında çalışma yaşamı alabildiğine esnek ve güvencesiz hale getirildi. Bugün TÜPRAŞ işçilerinin yaşadığı hak kayıpları sermaye lehine atılan bu adımların nihai sonucudur” diye konuştu.
TÜPRAŞ İŞÇİSİ NE İSTİYOR?
“TÜPRAŞ işçisi patronlarından daha çok vergi öder halde. Vergi adaletsizliği bu ülkenin emekçilerinin yaşadığı en başat sorunlardan biri” diyen Karaca, TÜPRAŞ işçilerinin taleplerini şu şekilde sıraladı:
- Türk-İş’in açıkladığı yoksulluk sınırının üzerinde bir ücret için ek zam.
- Gelir vergisinin adil bir şekilde sabitlenmesi ve geri kalanının patron tarafından ödenmesi.
- Zamların TÜİK’e göre değil, ENAG ve İTO enflasyonuna göre belirlenmesi.
- Emsal işletmelerle eşit işe eşit ücret belirlenmesi.
- Çalışanlara ve ailesine kapsamlı özel sağlık sigortasının patron tarafından karşılanması.
- Skala adaletsizliğinin giderilmesi, kimyasala fazlaca maruz kalınması sebebiyle zehirlenme ve işletme primi verilmesi.
- Asgari ücret çarpı üç olarak taban ücreti belirlenmesi.
- İzin ve sağlık raporlarında vardiya primlerinin kesilmemesi.
- Tüm bu taleplerin karşılığının ek protokol ile güvence altına alınması.

‘YARGILANAN AYNI ZAMANDA HABER ALMA HAKKI’
EMEP Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca açıklamasında ‘NATO’ ve ‘Tutuklu gazeteciler’ başlıklarına da yer verdi.
Diyarbakır’da 2022 yılının haziran ayında yapılan operasyonla çok sayıda gazetecinin gözaltına alındığını ve tutuklandığını hatırlatan Karaca, “Aradan geçen 13 ayın ardından bugün ilk kez hakim karşısına çıktılar. Uzun tutukluluk bu ülkede neredeyse tutuklanan tüm gazetecilere uygulanan bir cezalandırma sistemi haline geldi. Somut hiçbir delile dayanmayan suçlamalarla ‘terörist’ ilan edilen gazetecilerin gazetecilik faaliyeti dışında hiçbir şey yapmadıkları zaten iddianamenin içeriğinden de belli. Hiç şüphesiz gazetecilik faaliyeti yargılanıyor. Tıpkı son olarak tutuklanan TELE 1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ’ın suçunun gazetecilik faaliyeti olması gibi, Diyarbakır’da bir yılı aşkın zamandır tutuklu bulunan 15 gazetecinin de tek suçu gazetecilik. Kürt illerinde hak ihlallerinin kamuoyuna duyurulmasını engellemek, keyfi yönetim biçiminin sorgulanmasının önüne geçmek için bölgede gazetecilik yapan meslektaşlarımıza daha fazla baskı yapılıyor. Şu an cezaevlerinde bulunan 34 gazetecinin 20’si Kürt illerinde çalışan gazeteciler. Bugün yargılanan sadece haberleri değil aynı zamanda halkın haber alma hakkı. Demokrasi için basın özgürlüğünü, hukukun bağımsızlığı için basın özgürlüğünü, adil bir yaşam için basın özgürlüğünü savunmaya, bu mücadeleyi büyütmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
‘NATO’NUN DEFTERİ İNSANLIK SUÇLARIYLA DOLU’
“NATO’nun defteri insanlık suçlarıyla doludur” diyen Karaca şunları söyledi: “Neoliberal reçetelerin zorla dayatılması için darbelerin, gladyo terörünün, halklara karşı gizli açık operasyonların sopası NATO’dur. Bulaştığı kirli işler, pazarlıklar, uyguladığı terör yöntemleriyle kapitalist dünya düzeninin garantörü, diplomasinin tetikteki elidir. Bugün iki günlük NATO zirvesi başlıyor. Finlandiya’dan sonra İsveç’in ve Ukrayna’nın da üye olması planlarıyla birlikte NATO’nun genişletilmesi ve bütçenin arttırılması tasarlanırken; aslında savaş ittifakının büyütülmesi hedefleniyor. NATO kurulduğu günden bu yana dünya halkalarının barış içinde bir arada yaşamasına değil, savaş ve gerilim politikalarının egemen olmasına hizmet etmiştir. Türkiye emekçilerinin de NATO’dan hiçbir çıkarı yoktur. Türkiye NATO’dan çıkmalıdır. Emek Partisi olarak bizim NATO oylamasında tutumumuz bu yönde olacaktır.”
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum